varoluşumuzdaki çelişkileri düşünürsek ve iylikle kötülüğün insan yapısı olduğunu kendinden öncesini bilmeyen ademin durumu yargılanamaz. her yapım aslında bir yıkımı işaret ediyorsa herşeyin doğası gereği zıttını barındırdığını yadsımak olmaz.bazılarımız istemlerini dış kanallardan edinirken bazılarımız kendi istencinden alır. herşeyin, dinin, ahlakın imalat usülü olduğunu dünyada ahlaksızlık kriterini ne belirleyebilir, yada kim. benden başka bir insanın tutkusuna kaldığı sürece ne derece güvenilir. onun doğrusu bana uymadığında hangimizinki gerçektir. mutlu olmak isteriz bunun için çabalarız ama asıl olan mutsuzluğun içimizdeki şeklidir, onun için mutlu anlar çabuk unutulur. derim ben...
biraz daha öncesine gitmelisin Y., yani buradaki cümle de adem ve havvayı ele aldığına göre daha öncesine gitmeyi dene... İyilik ve kötülük tanımlarını biz yapıyoruz, bir takım ahlaki yargılarımızla var ediyoruz iyiyi ve kötüyü... Tanımlamaları insanlar yapıyor öyle olduğu için değil, var ettikleri için öyle...
"İyi tasarlanmış ve yazılmış bir reklam afişine bakarken, televizyonda bir basket maçı izlerken, çocuklarımızı şefkatle büyütürken, kendimizi vererek bahçemizde çalışırken, sahici bir biçimde sanatla uğraşıyor oluruz. Eğer bu sanatçılığı bilincimize çıkarabilirsek, yaşantımızı dönüştürebiliriz. Şimdi yapmakta olduğumuz aynı eylemleri yapıyor olacağız belki, ama o eylemleri üzerlerine bilinçle yoğunlaşarak yapacağız. Yaşama biçimimizin dışsal herhangi bir olgusu zorunlu olarak değişmeyecek belki, ama bizim bu olguları kavrayışımız derinleşecek, yaşama bağlılığımız artacak, hayatımızın manevi boyutu canlanacaktır. "Hayata dönmüş" olacağız, zaten yaşamakta olduğumuz hayatlara daha eksiksiz olarak döneceğiz." "Avrupalı olmayan kültürlerin hiçbirinde estetik anlamda bir "sanat" kavramı olmadığı gibi bu kavramın getirdiği sergileme ve muhafaza pratikleri de yoktur. (Bu nokta Japon ve Çin kültürü söz konusu olduğunda özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.)
Olgunlaşmamışlık her zaman doğuştan gelmez ya da başkaları tarafından zorla benimsettirilmez. Bir de kültür bizi avucunun içine aldığında, onun düzeyine erişmeyi başaramadığımızda, kültürün bizi ittiği olgunlaşmamışlık vardır. Her "üstün" biçim bizi çocuklaştırır. Maskesinden usanan insan, yalnızca kendi kullanmak üzere bir alt-kültür oluşturur gizlice. İtiraf edilmemiş tutkuların, ergenleşmemiş efsanelerin, kültürün üstün değerler dünyasının işe yaramaz artıklarından oluşan bir dünyadır bu. İşte ancak böylesi bir dünyada yüz kızartıcı belli bir şiir, tehlikeli belli bir güzellik doğar... Pornografi'nin yanı başına gelmedik mi? pornografi- witold gombrowicz
varoluşumuzdaki çelişkileri düşünürsek ve iylikle kötülüğün insan yapısı olduğunu kendinden öncesini bilmeyen ademin durumu yargılanamaz. her yapım aslında bir yıkımı işaret ediyorsa herşeyin doğası gereği zıttını barındırdığını yadsımak olmaz.bazılarımız istemlerini dış kanallardan edinirken bazılarımız kendi istencinden alır. herşeyin, dinin, ahlakın imalat usülü olduğunu dünyada ahlaksızlık kriterini ne belirleyebilir, yada kim. benden başka bir insanın tutkusuna kaldığı sürece ne derece güvenilir. onun doğrusu bana uymadığında hangimizinki gerçektir. mutlu olmak isteriz bunun için çabalarız ama asıl olan mutsuzluğun içimizdeki şeklidir, onun için mutlu anlar çabuk unutulur. derim ben...
YanıtlaSilbiraz daha öncesine gitmelisin Y., yani buradaki cümle de adem ve havvayı ele aldığına göre daha öncesine gitmeyi dene... İyilik ve kötülük tanımlarını biz yapıyoruz, bir takım ahlaki yargılarımızla var ediyoruz iyiyi ve kötüyü... Tanımlamaları insanlar yapıyor öyle olduğu için değil, var ettikleri için öyle...
YanıtlaSil