Yaşama Sanatı: Dünya Tinsel Geleneklerinde Gündelik Hayatın Estetiği by Crispin Sartwell
"İyi tasarlanmış ve yazılmış bir reklam afişine bakarken, televizyonda bir basket maçı izlerken, çocuklarımızı şefkatle büyütürken, kendimizi vererek bahçemizde çalışırken, sahici bir biçimde sanatla uğraşıyor oluruz. Eğer bu sanatçılığı bilincimize çıkarabilirsek, yaşantımızı dönüştürebiliriz. Şimdi yapmakta olduğumuz aynı eylemleri yapıyor olacağız belki, ama o eylemleri üzerlerine bilinçle yoğunlaşarak yapacağız. Yaşama biçimimizin dışsal herhangi bir olgusu zorunlu olarak değişmeyecek belki, ama bizim bu olguları kavrayışımız derinleşecek, yaşama bağlılığımız artacak, hayatımızın manevi boyutu canlanacaktır. "Hayata dönmüş" olacağız, zaten yaşamakta olduğumuz hayatlara daha eksiksiz olarak döneceğiz." "Avrupalı olmayan kültürlerin hiçbirinde estetik anlamda bir "sanat" kavramı olmadığı gibi bu kavramın getirdiği sergileme ve muhafaza pratikleri de yoktur. (Bu nokta Japon ve Çin kültürü söz konusu olduğunda özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.) ...
"dünya bir düştür. evet, dünya... ah! evet, dünya bir masaldır" diyene selam olsun öyleyse.
YanıtlaSil"...düşünüyorum, öyleyse varım. oldukça makul. fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: düşünen bir adamı düşünüyorum. düşündüğümü bildiğim için ben varım. düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamında var olduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise düş oluyorum."
kim demiş bunları :)
YanıtlaSilihsan oktay anar, puslu kıtalar atlası, tavsiye ederim :))
YanıtlaSilaz önce "le scaphandre et le papillon " diye bir film seyrettim ki, onu da tavsiye ederim.
Puslu Kıtalar'ı seneler önce okuyamayıp bırakmıştım, ne zamandır tekrar okumak istiyorum, bu alıntı tekrar istememe neden oldu :)
YanıtlaSilfilm, ah film tavsiyelerine hep açığım, izlememiştim, bir bakacağım :) teşekkürler...
Bunuel'in sağ gözü ayrı bir noktaya bakıyor sanki. :)
YanıtlaSilSana göre sol, Bunuel.
Bilmem, normal biri olsa şaşardım zaten..
YanıtlaSilşu fotodaki yürüyüşe bakar mısın: http://bit.ly/f9q1tu
ayrıca Burak, bence Son Nefesim hatmedilmeli, hala duruyorsa rafta tabii. Lacan, Dali, Eisenstein, Neruda hepsi hakkında anektodlar var. Hepsinin arkadaşı ilginç bir adam bu Bunuel. Ayrıca Breton'a uyuz olmamak elde değil onun anlatımında, bak bu bir sakıncadır ama :)
Bir de geçen Before Sunrise, sunset ve Tape izleidm sana yazacaktım bak, Tape'yi daha çok olmak üzere gerçekten sevdim Linklater'ı. Bazen replik yoluyla kestiği ahkamlar saçma olsa da genel anlamda çok iyi. Vakin Life'da bir boğmuştu sadece tüm replikler, kitap okur gibi demiştim, ne böyle. Ama yok bunlar gerçekten iyiymiş. Vaking Life ile başlanmamalıymış bu yönetmene.
kısaca tavsiye için de teşekkürler:)
ayrıca google görsellere bunuel yazınca çıkan bu verdiğim resmi de benim öteki bloguma gidiyormuş ya, bu bir işaret midir sevgili Bunuel, o göz gerçekten nereye bakıyor...
YanıtlaSilBunuel'in kitabını daha önce de duymuştum, ilginç olaylar varmış; ama okumadım henüz, rafımda da bulunmuyor malesef. Linklater için rica ederim ama sanki bir daha eski filmleri gibi film çekmeyecekmiş gibi hissediyorum. Me and Orson Welles'den sonra özellikle.
YanıtlaSil