hepimiz yorgunuz.



Yorgunluk / Tüketim Toplumu / Jean Baudrillard


Artık tıpkı evrensel bir açlık sorunu olduğu gibi evrensel bir yorgunluk sorunu var. Yorgunluk ve açlık paradoksal olarak birbirini dışlıyor: Yerleşik, denetlenemez yorgunluk, sözünü ettiğimiz denetlenemez şiddetle birlikte zengin toplumlara özgüdür ve diğer etkenler arasında özellikle sanayi öncesi toplumların en önemli sorunu olmaya devam eden açlığın ve yerleşik kıtlığın aşılmasından kaynaklanır. Sanayi-sonrası toplumların ortak sendromu olarak yorgunluk böylece derin anomalilerin, refahın “işlev bozuklukları”nın alanına dahil olur. “Yüzyılın yeni hastalığı” yorgunluk, her şey giderilmelerini sağlamaya katkıda bulunmalıyken giderek şiddetlenmeleri çağımızın niteliği haline gelen diğer anomik fenomenlere bağlantılı olarak çözümlenmelidir.

Yeni şiddetin “nesnesiz” olması gibi bu yorgunluk da “nedensiz”dir. Bu yorgunluğun kas ve enerji yorgunluğuyla hiçbir ilgisi yoktur. Yorgunluk fiziksel sarfiyattan kaynaklanmaz. Kuşkusuz “sinirsel sarfiyat”tan, “depresif olmak”tan ve psikomatik dönüşümden söz ediyoruz. Bu tür açıklama günümüzde kitle kültürünün parçası haline geldi : Tüm gazetelerde ( tüm kongrelerde) yerini alıyor. Herkes sinirleri tarafından köşeye sıkıştırılmış olmanın hırçın zevkiyle sanki yeni bir kanıta sığınır gibi bu açıklamaya sığınabilir. Kuşkusuz bu yorgunluk en azından bir şeyi ( şiddet ve şiddetsizlikle aynı açımlayıcı işlev) ifade eder : Kas gücünün ortadan kalkmasına, gerilimlerin çözümüne, daha fazla kolaylık ve otomatizme doğru sürekli olarak ilerlediğini sana ve kendisini böyle gören bu toplum aslında toplu tatmin bilançosunun giderek büyüyen bir açığı itiraf ettiği, bireysel ve toplumsal dengenin, kendini gerçekleştiren teknik koşullar çoğaldıkça giderek tehlikeye düştüğü bir stres, gerilim, doping toplumudur. 

Tüketim kahramanları yorgun. Psiko-sosyolojik düzeyde değişik yorumlar ileri sürülebilir. Tüketim süreci fırsatları eşitlemek ve (ekonomik ve statüye ilişkin) toplumsal rekabeti azaltmak yerine, tüm biçimleri altında rekabeti daha da şiddetlendirir ve keskinleştirir. Tüketimle birlikte en sonunda, yalnızca, her düzeyde, ekonomi, bilgi, arzu, beden, göstergeler ve itkiler düzeyinde etkili olan totaliter, her şeyi kapsar hale gelmiş bir rekabet toplumundayız; artık her şey kesintisiz bir farklılaşma ve aşırı farklılaşma sürecinde değişim değeri olarak üretiliyor.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşama Sanatı: Dünya Tinsel Geleneklerinde Gündelik Hayatın Estetiği by Crispin Sartwell

po r no grafi