DUİNO AĞITLARI - Her güne Bir Ağıt / Rilke

1---
"Tuhaf şey elbette, artık şu yeryüzünde oturmamak,
Unutmak bundan böyle daha yeni edinilmiş alışkıları,
İnsanca geleceğin anlamını verememek
Güllere, vaatlerle dolu öbür şeylere;
O sonsuz korkulu ellerde ne idiysek
Onu artık olmamak ve öz adını bile
Koyup gitmek bir kırılmış oyuncak gibi.
Ne tuhaf, dilekleri dileyememek daha,
Bütün olan her ne varsa darmadağın uçuşur
Görmek uzayda. Zahmetli şey ölü olmak,
Yeni baştan, ağır ağır alışmak öyle zor ki,
Biraz olsun bengilik sezer insan zamanla - ama yaşayanların
Hepsi de yanılır, böyle kesin ayırarak.
Derler ki, çoğu zaman bilemezmiş melek, dirilerin mi,
Yoksa ölülerin mi arasında yürüyor. Bengi akıntı
Her iki ülkede çocuğunu, yaşlısını
Birlikte sürükler, tümünün sesini bastırır."


2---
"Çünkü bizler duydukça azalıyoruz; bizler
Geçiyoruz verdiğimiz solukla; közden köze
Hafifliyor kokumuz. Belki biri çıkıp diyecek: evet,
İçimde kan oluyorsun, bu oda ve bahar seninle
Doluyor…neye yarar, bizi tutamaz o da;
Onun içinde, onun çevresinde eksiliriz. Ya onlar, güzeller,
Onları kim tutabilir? Yüzlerinde o görünüş
Aralıksız belirip siliniyor. Bizim olan gidiyor bizden
Sabah çimeninde çiy gibi, ısısı gibi
Isıtılmış bir yemeğin. Nereye ey gülümseyiş? Ey bakış:
Yeni, sıcak, tutulmaz dalgası yüreğin; -
Yazık: işte buyuz biz. Dağılıp eridiğimiz evren
Boşluğunda kalır mı ardımızdan bizim tadımız?
Yalnız kendilerinden taşmış olanı mı toplar melekler,
Yoksa bizim özümüzden de bir şeyler bulunur mu yanlışlıkla
Arada? Biz gebe kadınların yüzünde görülen
O belli belirsiz şey gibi mi karışmışız
Çizgilerine onların? Kendilerine geri dönüşün burgacında
Bunu duymazlar bile. (nasıl duyarlardı ki.)"

3----
"Sen kendin, ne bilirsin, hangi uzak çağları
Dirilttiğini sevenin içinde. Başkalaşmış varlıklardan
Hangi duygular yol bulup yükseldi. Ne kadınlar kin duydu sana.
Bilmezsin, ne karanlık adamlar uyandırdın
Damarlarında onun. Sana gelmek istedi
Ölü çocuklar… yavaşça, ah yavaşça,
Sevgi dolu bir iş yap, güvenilir, gündelik bir iş, onun önünde –
Al onu, bahçelerin oraya götür, gecelerin o büyük
Ağırlığını ver ona…
Alıkoy onu…"

4---
"Bir çocuğu gösteren kim öyle durduğunca? Kim
Onu yıldıza koyar, uzaklığın ölçüsünü verir
Eline? Kim yapar çocuk ölümünü o katılaşmış,
Kül rengi ekmekten,- yuvarlak ağızda bırakır ya da,
Çekirdekliği gibi güzel
Bir elmanın?...kolayca anlaşılır
Öldürenler. Ama bu: ölümü, tüm ölümü
Daha yaşamdan da önce böylesine usullacık
İçinde bulundurmak ve kızgın olmamak
Anlatılmaz şeydir."


5---
"Nerede, ah nerede o yer – onu yüreğimde saklayacağım-,
Başarmaktan daha çok, çok uzakta oldukları, birbirlerinden
Daha koptukları, çiftleşen, dengini bulmamış
Hayvanlar gibi;
Ağırlığın daha bir ağır olduğu;
Boşuna savrulan değnekleri ucundan
Tabakların daha kayıp
Düştüğü…"

not: ağıtlardan alıntılardır. hepsini buraya geçmek istememişimdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşama Sanatı: Dünya Tinsel Geleneklerinde Gündelik Hayatın Estetiği by Crispin Sartwell

po r no grafi