aşk ve irade / rollo may
"Dünyayı anlık, kendiliğınden bir bütünlük olarak sever ve isteriz, irademizi dünyada gösteririz, kararımızla, emrimizle, seçimimizle onu yaratırız; onu aşkla severiz, ona şefkat gösteririz, enerji veririz, onu şekillendirdikçe ve değiştirdikçe ona
bizi sevme ve değiştirme gücü kazandırırız. Kişinin dünyasıyla tam olarak ilişkide olması budur. Onu sevmemizden veya
istememizden önce dünya yoktu demiyorum; bu soru yalnızca varsayımlara dayanarak yanıtlanır ve yaradılıştan gerçekçi
bir Orta-Batı Amerikalı olarak, var olduğunu varsayıyorum.
Fakat onun üzerinde herhangi bir etkim olmadığından benim
için hiçbir gerçekliği, benimle hiçbir ilişkisi yoktur; bir rüyada
gibi, hayal meyal, geçerli bir temas olmaksızın hareket ederim. Kişi bunu aklından çıkarabilir -metroyla giderken New
Yorkluların yaptığı gibi- veya onu görmeyi, yaratmayı seçebilir. Bu anlamda, Cézanne'ın sanatına veya Chartres Katedra-
li'ne bizi harekete geçirme gücü veririz.
En azından şimdilik geri dönmemiz gereken kişisel yaşamlarımız söz konusu olduğunda bu ne anlama gelir? Bilincimizin küçük evreni, büyük evrenin bilindiği yerdedir. Kendisinin ve dünyasının bilincinde olmak, insanın korkutucu
neşesi, nimeti ve lanetidir.
Çünkü bilinç, öteki türlü saçma olacak eylemlerimizdeki anlamı yakalar. Her şeyi dolduran eros, gücünün bir gün
bizim olacağı vaadiyle bizi kendine çağırır. Daimonik -aynı
zamanda yaratıcı gücümüz olan, o kızdıran ses- bu daimonik
deneyimleri sonlandırmaz, ne olduğumuzun ve yaşamın ne
olduğunun değerini bilerek onları kabullenirsek bizi yaşama doğru götürür. Benliğin derin farkındalığını içeren amaçlılık,
bilinç tarafından yakalanan anlamı eyleme dönüştürme yolu-
muzdur.
Geçmiş çağların bilincinin ve onların bize bıraktıkları bilgeliğin zirvesinde dururuz. Tarih -her çağın bir sonrakine miras bıraktığı geçmişin o seçkin hazine dairesi- geleceği kucaklayabilmemiz için bizi şimdide biçimlendirir; içgörülerimiz,
zihnimizin kenarında oyun oynayan yeni biçimler, bizi hep
istesek de istemesek de tuhaf ve şaşırtıcı topraklara bastığımız
bakir ülkelere götürüyorsa, ne olmuş? Tek çıkış yolu ileri doğrudur ve seçeneğimiz ondan ürkmek veya onu onaylamaktır.
Çünkü her aşk ve irade eylemiyle -uzun vadede her ikisi de gerçek olan her eylemde mevcuttur- aynı anda hem kendimizi hem dünyamızı şekillendiririz. Geleceği kucaklamanın
anlamı budur.
Dünyayı anlık, kendiliğınden bir bütünlük olarak sever ve isteriz, irademizi dünyada gösteririz, kararımızla, emrimizle, seçimimizle onu yaratırız; onu aşkla severiz, ona şefkat gösteririz, enerji veririz, onu şekillendirdikçe ve değiştirdikçe ona
bizi sevme ve değiştirme gücü kazandırırız. Kişinin dünyasıyla tam olarak ilişkide olması budur. Onu sevmemizden veya
istememizden önce dünya yoktu demiyorum; bu soru yalnızca varsayımlara dayanarak yanıtlanır ve yaradılıştan gerçekçi
bir Orta-Batı Amerikalı olarak, var olduğunu varsayıyorum.
Fakat onun üzerinde herhangi bir etkim olmadığından benim
için hiçbir gerçekliği, benimle hiçbir ilişkisi yoktur; bir rüyada
gibi, hayal meyal, geçerli bir temas olmaksızın hareket ederim. Kişi bunu aklından çıkarabilir -metroyla giderken New
Yorkluların yaptığı gibi- veya onu görmeyi, yaratmayı seçebilir. Bu anlamda, Cézanne'ın sanatına veya Chartres Katedra-
li'ne bizi harekete geçirme gücü veririz.
En azından şimdilik geri dönmemiz gereken kişisel yaşamlarımız söz konusu olduğunda bu ne anlama gelir? Bilincimizin küçük evreni, büyük evrenin bilindiği yerdedir. Kendisinin ve dünyasının bilincinde olmak, insanın korkutucu
neşesi, nimeti ve lanetidir.
Çünkü bilinç, öteki türlü saçma olacak eylemlerimizdeki anlamı yakalar. Her şeyi dolduran eros, gücünün bir gün
bizim olacağı vaadiyle bizi kendine çağırır. Daimonik -aynı
zamanda yaratıcı gücümüz olan, o kızdıran ses- bu daimonik
deneyimleri sonlandırmaz, ne olduğumuzun ve yaşamın ne
olduğunun değerini bilerek onları kabullenirsek bizi yaşama doğru götürür. Benliğin derin farkındalığını içeren amaçlılık,
bilinç tarafından yakalanan anlamı eyleme dönüştürme yolu-
muzdur.
Geçmiş çağların bilincinin ve onların bize bıraktıkları bilgeliğin zirvesinde dururuz. Tarih -her çağın bir sonrakine miras bıraktığı geçmişin o seçkin hazine dairesi- geleceği kucaklayabilmemiz için bizi şimdide biçimlendirir; içgörülerimiz,
zihnimizin kenarında oyun oynayan yeni biçimler, bizi hep
istesek de istemesek de tuhaf ve şaşırtıcı topraklara bastığımız
bakir ülkelere götürüyorsa, ne olmuş? Tek çıkış yolu ileri doğrudur ve seçeneğimiz ondan ürkmek veya onu onaylamaktır.
Çünkü her aşk ve irade eylemiyle -uzun vadede her ikisi de gerçek olan her eylemde mevcuttur- aynı anda hem kendimizi hem dünyamızı şekillendiririz. Geleceği kucaklamanın anlamı budur."
Yorumlar
Yorum Gönder