Düşünkara Fanzin

Ankara'da deniz yok, ama insanlar ego boğulması yaşayabiliyorlar. EGO otobüsleri de çok kalabalık olabiliyor.

15. sayı; "utanç tarihinin yeni bir parçası" ile aybars şenyıldız "saaattım!" şiiri ile gülşah "evvel zaman içinde bir varmış" öyküsüyle envehep "batak piyasası" ile ecvet otomatik sürreal yazı - çizimleriyle ody saban "kırmızı saçlı kız" öyküsüyle mehmet m. atik "vapura el salla" diyen mehmet başıbüyük yazı-kolajlarıyla mülksüz ve ürk   rafet arslan  "karga suyu göz oyar" dedi ... yaprak gözeker ile sessizce paylaştık sevdiğimiz şeyleri... arka sıradan bildiren mustafa özkan, "silecekler bir işe yaramıyor" öyküsüyle yağmur güncesi, "haydarpaşa'nın külleri butimar ve ben" ile marmara beynimde transparan bir sıkıntı var maja'sı ile rene magritte bir araya   getirdi ecvet in tersten yazılmış ismi (: "kurgulama!" şiir kolaj bilmem kaç sayı önce "ce" diyip kaybolan  d ünyaya küsen adam ,  barıştı bizimle "yağmur anlamında bir şans daha" dedi. "yokolu...

Hand Catching a Bird. Joan Miro, May 1968. Acrylic on canvas. 200 x 200 cm. Fundació Joan Miró

kıyıdayken intihar edip ölmeyenler, sadece derinlerde yüzmeyi öğrendiler. kıyıda boğuldukça biz, intihar etti zannettiler...

yan yana yazın dizelerinizi de ölü şairliğimden utanayım... resimler  burada

şubat ikibinonbir tarihli yeni zelanda raporudur. yeni zelanda'da balinalar da binalar da toplu intihara gidiyor. insanlar arada kalmış yine. -balık olsanız tutulmazsınız bina olsanız yıkılmazsınız!  -neyiz biz? . -hissediyorum çok şidddetli depremler olacak yakında -o zaten olmamış mıydı? -... fotoğraf tarafımdan çekileli az bir zaman olmuştur.

‎"Bunalıyoruz çocuk bunalıyoruz. Biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz..." Şükrü Erbaş  Rene Magritte

 Dizelerinizi alt alta yazdıkça siz, en çok da, sayfanın boş kalan beyazlıkları üzülüyor, bunu anlıyor musunuz?  Hiçbir beyaz yanındaki iki kelimeden daha az şey söylememiştir, bunu duyabiliyor musunuz?

soyma yaralarını ki daha uzunca süre  hissedebilesin, kabuklara özenip kendine şekil verebilesin...

demir aldığın denizi söktüm yerinden. içinden içim çıktı.

Pelteleşmiş beyninizdekirden parlayan bir kanepede yan gelip yatan semiz bir uşak gibi hayal kuran düşüncenizi kanlı bir yürek parçasıyla tedirgin edeceğim dalga geçeceğim geberesiye küstah ve zehir dilli. Tek bir ak saç yok ruhumda yaşlılığın çıtkırıldımlığı yok onda! Dünyayı bozguna uğratarak sesimin gücüyle yürüyorum - yakışıklı yirmi iki yaşında. Çıtkırıldımlar! Kemana yatırırsınız aşkı siz. Kabalar onu trampete yükler. Fakat tersyüz edebilir misiniz kendinizi benim gibi Öyle ki dudaklar kalsın ortada salt dudaklar! Çık da gel konuk odasından gel de bir adam tanı kibirli patiskadan ve melek soylu memur karısı. Sen ki dudaklar çevirirsin aynı kayıtsızlıkla bir aşçı kadın nasıl çevirirse yemek kitabının sayfalarını... İster misiniz ten kudurtsun beni - ve gök gibi renk değiştirerek ansızın - ister misiniz öylesine yumuşayım sevecen olayım ki öylesine hani erkek değil de pantolonlu bir bulut desinler bu! İnanmıyorum çiçekli Nice diye bir yerin...

İnsanların bir geçmişi vardır, bir de internet geçmişi vardır. Roland Topor

Bazı insanlar bir şeyler yapmaya çalışırken, sanki onların dışında hiç kimse hiçbir şey yapmıyormuş ya da kendisinden önce yapılanların hiçbir değeri yokmuş gibi anlatıyorlar ya,  işte o zaman, aslında sen şu an hiçbir şey yapmıyorsun   diyesim geliyor . İleriye doğru giderken arkanda çamur bırakmak oldukça anlamsız bir davranıştır. Sen arkandakilerden kurtulamamışsan, hala kendin olamamışsındır, yürüme daha iyi, duracak olsan zaten kendin çamurlanırsın. Yeni bir şey üretmek, eskiyi çamura boyamak değildir. Pek çok konuda sonuç çıkarmamıza yarayan şey geçmişimizdir. Bir çaba ancak diğerlerinden soyutlandığında anlamlıdır, diğerlerini ezdiğinde değil.    “ Kendi  omzuna  tırman ,  başka nasıl  yükselebilirsin  ki?"  Nietzsche

Chirico' nun insanın içini dağıttığı kesin.

resim sevgilim, bizim günümüz yaklaşıyor biz de cümle aleme "cheese" diyelim.   sevgililer günü, sevgilisi olanla olmayanın her şekilde kendini belli etmek için farkında olmadan ya da bilinçli olarak çırpındığı gündür. sevgililer günü,   parası olmayanın anlamsız bulduğunu dile getirip yok saydığı bir gündür. sevgililer günü, sevgilisiyle o gün üç buçuktan fazla sevişenlerin günüdür. sevgililer günü ,  sevgiliyle sarmaş dolaş geçirilecek bir gündür ama bunu ulu orta her yerde yapmanın meziyet olduğu sanılmaktadır. ( o gün bu hal üzerine farkındalık da artar, kız arkadaşının kulağına bir şey fısıldayanı bile kulağını ısırıyor olarak hayal ederiz, o ayrı.) sevgililer günü, şehrin en ünlü sokaklarında tüm kadınların elinde çiçekle görüldüğü gündür. ( anneler günü versiyonu tüm erkeklerin eve giderken çiçekle görüldüğüdür. hayatındaki kadınlara çiçekten başka alacak bir şey bulamamaları asıl sebeptir.) sevgililer günü, sevgilisine hediye almışların, ...

hayatımız boyunca hep tekrarlayacağımız replik: "kaçıp kurtulduğum yer burası da mı değil?"

jack daniels, bir hermann hesse romanı olabilirdi narziss ve goldmund gibi gibi.

Yeterince alkol alırsan daha önce izlerken ağladığın filme/kitaba/hayata sadece düşüncede ağlayabilirsin.

Bir insanın sevdiği kişi sayısı çok az ise, bir durup düşünmelidir. Üstelik sevdiği kişilerin hepsi aynada gördüğüne benziyor ise aslında sadece kendini sevdiğine ikna olmalı, ötesini başka başka anlamlandırmak için boşuna kafa yormamalıdır. Roland Topor

şimdi bize bir boyun kökünde yaşamak da yakışır...

son durağında inmek istemeyen şiir aklımdır ankara

Kirpi Şiir 6. sayısını "Gerçeküstücü İmge" özel sayısı olarak yayınladı.  Bu sayının Konuk Editörü olan Rafet Arslan'ın,  Gerçeküstücü İmge'nin  21. yüzyılın başından bu yana, tüm kürede (ve de ülkede) televizyondan internete, reklamcılıktan sinemaya, tasarımdan modaya gündelik yaşamın içinde, her köşesinde olduğunu açıkladığı ve temellendirdiği yazısına buradan erişebilirsiniz. Kirpi Şiir'i edinebileceğiniz yerlerin listesi ise şurada.   Okuyun okutun.  Düş kurun ve kendinize benzetip savurun gökyüzüne!

online çizgili Kle Dergi 8. sayısıyla yayında! bu dergi okunduktan sonra ağızda hep çok güzel bir tat bırakmıştır... www.kledergi.com

Eskiden büyük sözler edebilmek için çok kitap okumak gerekiyordu şimdi ise çok aşık olmak. Bu aşk, ne kadar gerçekleştirememişse kendini, büyük sözler de o derece inandırıcı olacaktır. Görünümler dünyasının görüntüler dünyasına olan üstünlüğüne benzer biçimde, inandırıcı olmak da inanca karşı yadsınmaz bir üstünlük taşır. Andre Breton  Ne güzel söylemiş kendini gerçekleştiremeyen aşk yetiyor diye.. Gerçekleşmeyen her düş bu dünyadaki tüm kurulacak cümlelere yetiyor da biz onu bir türlü yaşamaya yetiremiyoruz… Saf çelişki… Hangisine ihtiyacımız olduğuna bir karar versek ya düş kurmaktan vazgeçeceğiz ya da yaşamaktan…  Düşünkara Fanzin 

kaynak