karakter analizi / William reich alıntı / mazoşist karakter bölümünden
Kışkırtma ne anlama geliyordu? Bu onun sevgi isteme biçimiydi; bütün mazoşist karakterlere özgü olan biçim. İçindeki gerginliği ve kaygıyı hafifletmek için sevildiğine dair kanıtlar görmek istiyordu. Talihsiz mastürbasyon tarzı gerginliğini arttırdığı ölçüde sevgi isteğini güçlendiriyordu. "Bataklığa saplanmışlık hissi" ne kadar yoğunlaşırsa mazoşist tavrı o kadar
belirginleşiyor, yani her türlü çareye başvurarak karşılanmasını sağlamaya çalıştığı sevgi talebi o kadar güçleniyordu.
Ama sevgi niçin bu dolaylı, örtük biçimde talep ediliyordu? Bağlılığına ilişkin her yoruma niçin bu kadar şiddetli karşı koyuyordu? Yakınmaları niçin son bulmuyordu?
Anlam bakımından yakınmaları, mazoşizminin ortaya çıkışına uygun düşen şu katmanlaştırmayı gösteriyordu: "Bak, ne kadar berbat durumdayım, sev beni!"; "Beni yeteri kadar sevmiyorsun, bana karşı kötüsün!"; "Beni sevmek zorundasın,
sevgini zorla koparacağım. Beni sevmezsen seni kızdıracağım!". Mazoşist eziyet etme tutkusu, mazoşist yakınma, mazoşist kışkırtma ve mazoşist acı çekme, anlam bakımından
(dinamiğine bilahare değineceğiz), karşılanması mümkün olmayan ve niceliksel olarak artmış bir sevgi talebinin hayalen
veya gerçekten karşılanmamış olmasıyla açıklanabilir. Bu mekanizma mazoşist karakterde spesifiktir, başka hiçbir nevroz
biçimine özgü değildir; başka nevroz biçimlerinde görülürse,
karakterde buna uygun mazoşist özellik de bulunur.
Artan sevgi isteği ne anlama geliyor? Mazoşist karakterlerin kaygı eğiliminin analizi bu konuda bilgi veriyor. Mazoşist
davranış ve sevgi talebi tipik olarak, hazsızlıkla dolu gerginlik,
kaygı eğilimi ya da sevgiyi kaybetme tehlikesiyle aynı ölçüde
artar. Sonuncusu mazoşist tepkinin kaynağı olan kaygı eğilimine ters düşmez, çünkü kaygı tehdidini sevilmek istemek
suretiyle bağlamak da mazoşist karakterde tipiktir. Nasıl
yakınma çarpıtılmış bir sevgi talebi, kışkırtma da zorla sevgi
koparma girişimi ise, bir bütün olarak mazoşist karakter formasyonu kendisini kaygıdan ve hazsızlıktan kurtarmaya
yönelik başarısız bir girişimdir. Başarısız, çünkü bütün bu girişimlere rağmen sürekli olarak bir anda kaygıya dönüşme
tehdidini barındıran iç gerginliğinden hiçbir zaman kurtulamaz. Bu bakımdan acı çekme duygusu somut olguya, yani içte sürekli aşırı gergin durumdaki uyarılmaya ve kaygı eğilimine uygundur. Mazoşist karakteri kompulsif nevrotik duygu kilitlenmesiyle karşılaştırırsak bunu daha iyi anlarız; kilitlenmede kaygı
pahasına ama içteki gerginlik iyi işleyen bir karakter aygıtıyla
tamamen tüketilmiştir. Bu yüzden huzursuzluk yoktur, varsa
karakter zırhı zarar görmüş daha doğrusu işlevi bozulmuş demektir.
Mazoşist karakter içindeki gerginliği ve kaygı tehdidini elverişsiz bir yöntemle, kışkırtma ve inat yoluyla sevgi kazanmaya
çalışmak suretiyle bağlamaya çalışır. Elbette bunun özel bir nedeni vardır; yani sevgi talebini bu şekilde dile getirmek de mazoşist karakterde spesifiktir. Ama başarısızlığın en önemli
nedeni, inat ve kışkırtmanın sevilen ve kendisinden sevgi istenen kişiyi hedef almasıdır. Bunun sonucunda sevgiyi ve ilgiyi kaybetme kaygısı artar; aynı şekilde kurtulmak istenen
suçluluk duygusu da azalmayıp aksine artar, çünkü tam da
sevilen kişiye eziyet edilmektedir. Mazoşistin çok tuhaf olan
davranışının, yani acı veren durumdan kurtulmaya çabaladıkça daha da içinden çıkamaz hale gelmesinin açıklaması
budur. Kaygıyı karakterde bağlama girişimleri daha baştan
umutsuzluğa mahkûm olduğu için başka türlü olması mümkün değildir.
Şimdiye kadar belirtilen tutumları münferit olarak başka
karakterlerde de görüyoruz; mazoşist karakterde spesifik olmaları bunların hepsinin bir araya gelmesi nedeniyledir. Peki,
bunları bir araya getiren nedir?
Buraya kadar mazoşist karakterin aşırıya kaçan sevgi talebinden söz ettik; şimdi buna, bu sevgi talebinin ilk çocuklukta
çok derinden yaşanan bir yalnız bırakılma kaygısı üzerine inşa
edildiğini eklememiz gerekiyor. Mazoşist karakter yalnızlığa
da sevgi ilişkisini kaybetme olasılığına da katlanamaz. Tam da
mazoşist karakterlerin sıklıkla giderek yalnızlaşması, "bakın, ne kadar mutsuz, yalnız ve terk edilmiş durumdayım" tutumuyla gerçekleştirilen ikincil bir mekanizmanın başarısıdır. Annesiyle ilişkisini konuşurken hastamız bir keresinde heyecanla "yalnız bırakılmak ölümdür, hayatımın sona ermesi demektir" dedi. Farklı biçimde ifade edilmiş olarak bunu başka
mazoşist karakterlerden çok sık duydum. Mazoşist karakter
ne nesneden ayrılmaya (sevgi nesnesine mazoşist yapışma),
ne de nesnenin koruyucu rolünden yoksun kalmaya tahammül edebilir. Psişik temasın kaybına katlanamaz; kaybederse
bunu elverişsiz tarzıyla (kendini mutsuz göstermekle) yeniden
sağlamaya çalışır. Bu tür karakterlerin çoğu kolayca evrende
yalnız ve terk edilmiş oldukları duygusuna kapılır. Bu olguları
Rank'ın ana rahmi kaygısı doğrultusunda yorumlamamızı gerektiren bir neden yoktur, her ne kadar bu kaygıya çok sık
rastlansa da. Çünkü ister yalnızca ahlaki ister açıkça erojen
mazoşist olsun her mazoşistte bu duygu için spesifik erojen
bir temel buluyoruz. Bunu söylemişken mazoşistin bilahare
ele alınacak olan cinsel yapısına şimdiden değinelim.
Mazoşistte deri erotiğinin özel bir rol oynadığı, birçok psikanalizci yazardan (Sadger, Federn ve diğerleri) bilinmektedir.
Ancak bu yazarlar deri erotiğini mazoşist sapıklığın doğrudan
temeli olarak görmeye çalışmışlardır. Analiz ise, deri erotiğinin ancak çok karmaşık bir dolaylı yoldan, çeşitli gelişim unsurlarının bir araya gelmesi koşuluyla temel haline geldiğini
göstermektedir. Sadece yalnız bırakılmak kaygısı sevilen bir
kişiyle cilt teması kaybolduğunda ortaya çıkan kaygıya doğrudan dayanır. İlk önce erojen mazoşistin derisinde gruplaşan
belirtileri derleyelim. Daima herhangi bir biçimde deri üze-
rinde faaliyet yönünde kuvvetli bir istek veya en azından benzer fanteziler (çimdiklenmek, fırçayla ovulmak, kırbaçlanmak
iple bağlanmak, deriyi kanatmak vs.) buluruz. Bu bağlamda
kaba etler öne çıkar ama ancak anal takılma üzerinden dolaylı olarak. Bu faaliyetlerin ortak yanı, aslında acı değil deri sıcaklığı
hissetmek istenmesidir. Kırbaçlanmanın amacı acı vermesi değildir, tersine "yanma" uğruna acı göze alınır. Soğuk ise itici gelir. Bazı mazoşistler doğrudan doğruya derilerinin yakıldığı
fantezisini kurarlar. "Yatakta çürümek" de deri sıcaklığı arayan isteğin doyurulması olarak buna dayandırılabilir.
Burada ayrıntısına giremeyeceğimiz başka bir açıdan bakıldığında, kaygının fizyolojisiyle ilgili olan salt fizyolojik bir süreç söz konusudur. Bu varsayıma göre periferik damarların büzülmesi kaygıyı artırır (ürkme halinde solma, korku halinde
üşüme, korkudan titreme vs.), buna karşılık deriye daha fazla
kan gitmesine dayanan deri sıcaklığı hissi hazzın spesifik bir
özelliğidir. İçteki gerginliğin fizyolojik nedeni, beden içerisinde kan damarlarının uyarılmasında meydana gelen ve kaygıyı arttıran değişimlerdir, buna karşılık vücut periferisinde
iyi bir kan dolaşımı içteki gerginliği, dolayısıyla kaygının fizyolojik temelini bertaraf eder. Fizyolojik açıdan orgazmın kaygıyı gideren etkisi özünde buna dayanır; orgazm kan dolaşımında periferik damarları genişletecek ve merkezde (splank-
nik dolaşım - mide, barsak, dalak, pankreas ve karaciğer kan
dolaşımı, -ç.n.) gerginliği giderecek şekilde eşsiz bir değişimi
temsil eder.
Sevilen kişiyle vücut temasının niçin kaygı giderici etkide
bulunduğunu anlamak kolay değildir. Büyük olasılıkla bunun
izahı, kısmen betimlenen anlamda doğrudan vücut sıcaklığının, kısmen de beden periferisindeki damarların annenin koruyacağı beklentisiyle uyarılmasının içteki gerginliği fizyolojik
olarak gidermesi veya en azından hafifletmesidir. Bu olgular
bilahare köklü biçimde ele alınacaktır.
belirginleşiyor, yani her türlü çareye başvurarak karşılanmasını sağlamaya çalıştığı sevgi talebi o kadar güçleniyordu.
Ama sevgi niçin bu dolaylı, örtük biçimde talep ediliyordu? Bağlılığına ilişkin her yoruma niçin bu kadar şiddetli karşı koyuyordu? Yakınmaları niçin son bulmuyordu?
Anlam bakımından yakınmaları, mazoşizminin ortaya çıkışına uygun düşen şu katmanlaştırmayı gösteriyordu: "Bak, ne kadar berbat durumdayım, sev beni!"; "Beni yeteri kadar sevmiyorsun, bana karşı kötüsün!"; "Beni sevmek zorundasın,
sevgini zorla koparacağım. Beni sevmezsen seni kızdıracağım!". Mazoşist eziyet etme tutkusu, mazoşist yakınma, mazoşist kışkırtma ve mazoşist acı çekme, anlam bakımından
(dinamiğine bilahare değineceğiz), karşılanması mümkün olmayan ve niceliksel olarak artmış bir sevgi talebinin hayalen
veya gerçekten karşılanmamış olmasıyla açıklanabilir. Bu mekanizma mazoşist karakterde spesifiktir, başka hiçbir nevroz
biçimine özgü değildir; başka nevroz biçimlerinde görülürse,
karakterde buna uygun mazoşist özellik de bulunur.
Artan sevgi isteği ne anlama geliyor? Mazoşist karakterlerin kaygı eğiliminin analizi bu konuda bilgi veriyor. Mazoşist
davranış ve sevgi talebi tipik olarak, hazsızlıkla dolu gerginlik,
kaygı eğilimi ya da sevgiyi kaybetme tehlikesiyle aynı ölçüde
artar. Sonuncusu mazoşist tepkinin kaynağı olan kaygı eğilimine ters düşmez, çünkü kaygı tehdidini sevilmek istemek
suretiyle bağlamak da mazoşist karakterde tipiktir. Nasıl
yakınma çarpıtılmış bir sevgi talebi, kışkırtma da zorla sevgi
koparma girişimi ise, bir bütün olarak mazoşist karakter formasyonu kendisini kaygıdan ve hazsızlıktan kurtarmaya
yönelik başarısız bir girişimdir. Başarısız, çünkü bütün bu girişimlere rağmen sürekli olarak bir anda kaygıya dönüşme
tehdidini barındıran iç gerginliğinden hiçbir zaman kurtulamaz. Bu bakımdan acı çekme duygusu somut olguya, yani içte sürekli aşırı gergin durumdaki uyarılmaya ve kaygı eğilimine uygundur. Mazoşist karakteri kompulsif nevrotik duygu kilitlenmesiyle karşılaştırırsak bunu daha iyi anlarız; kilitlenmede kaygı
pahasına ama içteki gerginlik iyi işleyen bir karakter aygıtıyla
tamamen tüketilmiştir. Bu yüzden huzursuzluk yoktur, varsa
karakter zırhı zarar görmüş daha doğrusu işlevi bozulmuş demektir.
Mazoşist karakter içindeki gerginliği ve kaygı tehdidini elverişsiz bir yöntemle, kışkırtma ve inat yoluyla sevgi kazanmaya
çalışmak suretiyle bağlamaya çalışır. Elbette bunun özel bir nedeni vardır; yani sevgi talebini bu şekilde dile getirmek de mazoşist karakterde spesifiktir. Ama başarısızlığın en önemli
nedeni, inat ve kışkırtmanın sevilen ve kendisinden sevgi istenen kişiyi hedef almasıdır. Bunun sonucunda sevgiyi ve ilgiyi kaybetme kaygısı artar; aynı şekilde kurtulmak istenen
suçluluk duygusu da azalmayıp aksine artar, çünkü tam da
sevilen kişiye eziyet edilmektedir. Mazoşistin çok tuhaf olan
davranışının, yani acı veren durumdan kurtulmaya çabaladıkça daha da içinden çıkamaz hale gelmesinin açıklaması
budur. Kaygıyı karakterde bağlama girişimleri daha baştan
umutsuzluğa mahkûm olduğu için başka türlü olması mümkün değildir.
Şimdiye kadar belirtilen tutumları münferit olarak başka
karakterlerde de görüyoruz; mazoşist karakterde spesifik olmaları bunların hepsinin bir araya gelmesi nedeniyledir. Peki,
bunları bir araya getiren nedir?
Buraya kadar mazoşist karakterin aşırıya kaçan sevgi talebinden söz ettik; şimdi buna, bu sevgi talebinin ilk çocuklukta
çok derinden yaşanan bir yalnız bırakılma kaygısı üzerine inşa
edildiğini eklememiz gerekiyor. Mazoşist karakter yalnızlığa
da sevgi ilişkisini kaybetme olasılığına da katlanamaz. Tam da
mazoşist karakterlerin sıklıkla giderek yalnızlaşması, "bakın, ne kadar mutsuz, yalnız ve terk edilmiş durumdayım" tutumuyla gerçekleştirilen ikincil bir mekanizmanın başarısıdır. Annesiyle ilişkisini konuşurken hastamız bir keresinde heyecanla "yalnız bırakılmak ölümdür, hayatımın sona ermesi demektir" dedi. Farklı biçimde ifade edilmiş olarak bunu başka
mazoşist karakterlerden çok sık duydum. Mazoşist karakter
ne nesneden ayrılmaya (sevgi nesnesine mazoşist yapışma),
ne de nesnenin koruyucu rolünden yoksun kalmaya tahammül edebilir. Psişik temasın kaybına katlanamaz; kaybederse
bunu elverişsiz tarzıyla (kendini mutsuz göstermekle) yeniden
sağlamaya çalışır. Bu tür karakterlerin çoğu kolayca evrende
yalnız ve terk edilmiş oldukları duygusuna kapılır. Bu olguları
Rank'ın ana rahmi kaygısı doğrultusunda yorumlamamızı gerektiren bir neden yoktur, her ne kadar bu kaygıya çok sık
rastlansa da. Çünkü ister yalnızca ahlaki ister açıkça erojen
mazoşist olsun her mazoşistte bu duygu için spesifik erojen
bir temel buluyoruz. Bunu söylemişken mazoşistin bilahare
ele alınacak olan cinsel yapısına şimdiden değinelim.
Mazoşistte deri erotiğinin özel bir rol oynadığı, birçok psikanalizci yazardan (Sadger, Federn ve diğerleri) bilinmektedir.
Ancak bu yazarlar deri erotiğini mazoşist sapıklığın doğrudan
temeli olarak görmeye çalışmışlardır. Analiz ise, deri erotiğinin ancak çok karmaşık bir dolaylı yoldan, çeşitli gelişim unsurlarının bir araya gelmesi koşuluyla temel haline geldiğini
göstermektedir. Sadece yalnız bırakılmak kaygısı sevilen bir
kişiyle cilt teması kaybolduğunda ortaya çıkan kaygıya doğrudan dayanır. İlk önce erojen mazoşistin derisinde gruplaşan
belirtileri derleyelim. Daima herhangi bir biçimde deri üze-
rinde faaliyet yönünde kuvvetli bir istek veya en azından benzer fanteziler (çimdiklenmek, fırçayla ovulmak, kırbaçlanmak
iple bağlanmak, deriyi kanatmak vs.) buluruz. Bu bağlamda
kaba etler öne çıkar ama ancak anal takılma üzerinden dolaylı olarak. Bu faaliyetlerin ortak yanı, aslında acı değil deri sıcaklığı
hissetmek istenmesidir. Kırbaçlanmanın amacı acı vermesi değildir, tersine "yanma" uğruna acı göze alınır. Soğuk ise itici gelir. Bazı mazoşistler doğrudan doğruya derilerinin yakıldığı
fantezisini kurarlar. "Yatakta çürümek" de deri sıcaklığı arayan isteğin doyurulması olarak buna dayandırılabilir.
Burada ayrıntısına giremeyeceğimiz başka bir açıdan bakıldığında, kaygının fizyolojisiyle ilgili olan salt fizyolojik bir süreç söz konusudur. Bu varsayıma göre periferik damarların büzülmesi kaygıyı artırır (ürkme halinde solma, korku halinde
üşüme, korkudan titreme vs.), buna karşılık deriye daha fazla
kan gitmesine dayanan deri sıcaklığı hissi hazzın spesifik bir
özelliğidir. İçteki gerginliğin fizyolojik nedeni, beden içerisinde kan damarlarının uyarılmasında meydana gelen ve kaygıyı arttıran değişimlerdir, buna karşılık vücut periferisinde
iyi bir kan dolaşımı içteki gerginliği, dolayısıyla kaygının fizyolojik temelini bertaraf eder. Fizyolojik açıdan orgazmın kaygıyı gideren etkisi özünde buna dayanır; orgazm kan dolaşımında periferik damarları genişletecek ve merkezde (splank-
nik dolaşım - mide, barsak, dalak, pankreas ve karaciğer kan
dolaşımı, -ç.n.) gerginliği giderecek şekilde eşsiz bir değişimi
temsil eder.
Sevilen kişiyle vücut temasının niçin kaygı giderici etkide
bulunduğunu anlamak kolay değildir. Büyük olasılıkla bunun
izahı, kısmen betimlenen anlamda doğrudan vücut sıcaklığının, kısmen de beden periferisindeki damarların annenin koruyacağı beklentisiyle uyarılmasının içteki gerginliği fizyolojik
olarak gidermesi veya en azından hafifletmesidir. Bu olgular
bilahare köklü biçimde ele alınacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder