Yaratma Cesareti / Rollo May / Piet Mondrian hk. (alıntı)



Sanatçıların dünyalarıyla nasıl karşılaştıkları her has yaratıcı ressamın eserinde görülebilir. Birçok olası örnek arasından, Piet Mondrian'in New York Guggenheim Müzesi'nde 1957-58'deki görkemli sergisini seçeceğim. 1904 ve 1905'teki gerçekçi çalışmalarından 1930'lardaki kare ve dikdörtgenlerine uzanan yol boyunca, resmettiği nesnelerin ve özellikle ağaçların altta yatan biçimlerini bulmak için harcadığı çaba görülebilir. Ağaçları sevmiş olduğu sezilir 1910'lu yıllardaki resimleri, Cézanne gibi başlayarak, gitgide daha ötelere, ağacın altında yatan anlama doğru sokulur - gövde organik olarak köklerini içine daldırdığı topraktan yükselir, dallar kübist bir biçimde, birçoğumuz için ağacın altta yatan özünü şekillendirerek kıvrılırlar ve arka plandaki tepeler ve ağaçların içine doğru bükülürler. Ardından Mondrian'in doğanın "zemin biçimler"ini bulmak için daha derin bir çabaya girdiğini görürüz; artık ağaç, daha az ağaçtır; daha çok, tüm gerçekliğin altında yatan kalıcı geometrik biçimlerdir. Sonunda Mondrian'ın karşı konulmaz bir biçimde, saf soyut sanatın en son biçimi olan kareler ve dikdörtgenlere doğru itildiğini görürüz. Kişiliğinden koptu mu? Şüphesiz. Bireysel benlik yitmiştir. Oysa bu tam da Mondrian'ın dünyasının bir yansısı değil mi - yirmilerin, otuzların dünyası, askeri gücün, faşizmin, komünizmin, uyumculuğun yayıldığı bir dünya, bireyin kendini yitik hissetmekle kalmadığı, gerçekten yittigi, doğadan ve diğer insanlardan  yabancılaşmasıyla birlikte kendinden de yabancılaştığı bir dünya? Mondrian'ın resimleri yaratıcı cesareti böylesi bir dünyanın içinde dışavuruyorlar; "yitmişlik"ine rağmen bireyi bir olumlama bu. Bu yüzden onun eseri, bu insana karşı politik gelişmelere direnebilen bireyselliğin kurulabilmesi için bir arayış.

Ressamların "doğayı resmediş"lerinin, basit bir şekilde sadece dağları, gölleri, ağaçları bir zamandan diğerine taşıyan fotoğraflar gibi olduğunu düşünmek saçma. Onlar için doğa aracılık işlevi taşıyan bir ortam, dünyalarını açımladıkları bir dildir. Has ressamın yaptığı, kendi dünyasıyla ilişkisinin altında yatan psikolojik ve tinsel şartları açımlamaktır; bu yüzden, büyük bir ressamın eserlerinde, tarihin o devresindeki insanların duygulanımsal ve tinsel şartlarının bir yansısını buluruz. Herhangi bir tarih döneminin psikolojik tinsel mizacını anlamak istiyorsanız, bunu o dönemin sanatının derinlerinde aramaktan daha iyisini yapamazsınız. Çünkü dönemin altta yatan tinsel anlamı ifadesini dolaysız bir biçimde sembollerle sanatta bulmuştur.



Avond (Evening): The Red Tree

Piet Mondrian
1908 - 1910


Large Red Plane, 1921

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşama Sanatı: Dünya Tinsel Geleneklerinde Gündelik Hayatın Estetiği by Crispin Sartwell

po r no grafi