penye ve hakikat
penye ve hakikat iyiydik. penyelere inanıyorduk doğum günü şarkılarına, pastalara ve mumu üfleyen kişiye iy ki doğmuş olmanın neşeli gerekliliğine kimyaya, ölçü ve tartı aletlerine inanıyorduk adı fatma, fatma’ya hemen inanıyorduk sergio leona’ya, elektrik enerjisine adı ali, ali’ye niçin inanmayalım iyiydik ikinci tokatları kültürel fark kuramıyla açıklıyorduk birincisi doğaçlamaydı zaten üçüncü tokat ama insan haklarına aykırı insan haklarına inanıyorduk jonh locke’a ve john wayne’e bir yerden bir yere gitmeye inanıyorduk montlara, pamuk tarlalarına, virginia tütününe ölülerin yönetimindeki dirilerin savaşına ama en çok penyelere "lili marlen şarkısı ne kederlidir" aldık, kabul ettik; çok kederlidir buralarda bir yerdeydi, ona da inanıyorduk her neydiyse zaten şüphe yok inanmamıza el kameralarına, merhamete… reno toros’a nerdeyse iman edecektik üretimden kalkmasa iyiydik penyelere inanıyorduk. monogamiye ve sürprizlere sürpriz diyen bir ağzın k...